10 Ocak 2011 Pazartesi

Serdar Özkan Ankaragücü'nde..


İstanbul takımlarının bıraktığı oyuncular, isterse orda 3 yıl boyunca sahaya çıkmasın, yine Anadolu'da heyecan yaratır. Bunda biraz medya-tanınırlık ve göz önünde olmanın da etkisi vardır. Yalnız Serdar Özkan'ı ayrı bi yere koymak lazım.
Son 7 senedir sürekli "bu sene patlama yapacak" denilen bu arkadaş, her ne hikmetse sezonu 3-4 kupa maçı ve hazırlık kamplarındaki dostluk maçlarıyla kapatıyor. Ne düşünerek alındı, hangi mevkide oynatılacak bilmiyorum ama alternatif transferle, sorunlu oyuncu almanın çizgisini şu transferle yakalayamadığımız gözüküyor.

Beşiktaş altyapısından çıkma sıfatı onu benim beklediğimden fazla takımda kalmasını sağladı. Sonra Beşiktaş beni kabullenemedi diyerek, Florya dolaylarına geçiş yaptı. Şimdi ise Galatasaray'da ruhsuzluğun sebebinin bağlandığı 4-5 oyuncunun başında gösterilerek satılmak için yer aranıyor. Bunları görmezden gelip, Ankaragücü'nde neler yapacağını düşünürsek; özel hayat açısından yine Park caddesi ve Arjantin'de bol bol göreceğimizi düşünüyorum. Sahada ise sağ açık oynatılsa Sestak yada Gabriç'i kesmesi lazım. Forvet desek Vittek, Ergin, Sestak hatta Turgut'u kesmesi lazım. Yani neyin alternatifi ben çözemedim, çözebilen varsa bir kadro yapıp bana göndersin. Gerçekten nerde oynayabileceğini merak ediyorum.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Ergin Keleş Ankaragücü'nde..

Manisaspor'da forma giyen 23 yaşındaki Ergin Keleş'le resmen anlaşılmış. Kısacası Trabzon altyapısından yetiştiğini, Sakarya ve Akçaabat Sebat'ta kiralık olarak oynadığını, 2009'dan beri de Manisa'da 31 maçta 5 gol attığını söyleyebiliriz.

Tek dikkat çekici konu, 2005 yılında UEFA tarafından düzenlenen Meridyen Kupasında attığı 5 golle Fransız Jeremy Menez ve Karim Benzema'yla birlikte gol kralı olmuştu. Bu iki oyuncunun geldiği noktayı ve Ergin Keleş'in bugün geldiği noktayı karşılaştırırsak, Türk futbolundan da bi çıkarım yapabiliriz heralde.

6 Ocak 2011 Perşembe

Jaroslav Černý Ankaragücü'nde..


Transferi ilk duyduğumda çok şaşırmadım. Gelen açıklamalardan 1-2 transfer yapılacağı, yabancı olursa da yine soğuk ülkenin disiplinli adamlarının alınacağını az çok herkes tahmin ediyodur. Aslında transferlerdeki bu kıtaya yönelmenin gerçek sebebi, Ümit Özat'ın "oyun felsefesine uyan oyuncu" mu olduğu; yoksa kulüpte her an ortaya çıkabilecek kaosa karşı "kaçmayacak" bir kitle mi oluşturmak olduğu tartışılır.

İşin tesadüfü müdür bilinmez, belediye destekli Slavia Prag takımı çok zor günler geçiriyor. 17 Kasım'da oynanan Mlada Boleslav maçı sonrası da yukarda resmini gördüğünüz ve bazı çevrelerce Slavia takımının kalbini söktük denilen yeni transferimiz daha fazla dayanamayacağını açıklayarak kulübe veda etti. Slavia Prag'a bakarsak 16 puanla ligde sondan 2.'sırada. Cerny de yaklaşık 2 aydır top oynamadı.

Bunlar işin dış görünüşü elbette. Takıma yapacağı katkıya gelirsek, uyum sorunu yaşamayacağı aşikar. Baya Tito sonrası Yugoslavya'yı birleştirdik çünkü. Direk 11 oynayabilir mi? Özgür'ü kesmesi lazım. Ümit Özat'ın her röportajda belirttiği gençleri yetiştiriyorum öğüdü de havada kalır o zaman. Kısacası iyi oldu diyebileceğim bi transfer değil. Savunmanın göbeği, sağ açık, hatta kaledeki sorunu düşündükçe 4 tane alternatifi olan bir mevkiye, Gökçek'ler döneminde alıştığımız "isimli ama kapağı bi yere atmaya çalışan" yeni bir oyuncunun ne katacağını bende merak ediyorum.
İnşallah hayırlı olur, bizde keyifle seyrederiz.

4 Ocak 2011 Salı

Gözler Seni Arar, Neredesin Sen?

Bugün tüm kulüp başkanları Adnan Polat'ın davetiyle TT Arena'yı gezdiler. İşleri nedeniyle katılamayacağını bildiren Sadri Şener dışında, sadece 1 kulüp başkanı katılmadı. O da 2 hafta önce yok hükmünde sayılan ama göreve devam ettiğini zanneden Ankaragücü başkanı.

Demek ki bazı şeyler, stad yapıcaz, üstten teleferikle Ankara Arena'ya bağlayacağız diye sallamakla olmuyormuş. Yapan yapıyor.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Dikkat: 2012 Kriterleri ve "Türkiye'nin Gücü"


Yıllardır hep kulübün kurumsallaşması gerektiğini, eski düşünce yapısıyla bu işin sürdürülemeyeceğini ve mali yapının şeffaf olması gerektiğini konuşuyoruz. Ankaragücü'nde -daha doğrusu Anadolu takımlarında- bunun çok zor olduğunu da biliyoruz; fakat özellikle Gökçek'lerin gelmesiyle transferler, harcamalar, borçların 2 sene öncekiyle kıyaslanamaz durumda olması ve camianın bazılarına göre çağ atlaması; bazılarına göre ise bataklığa sürüklenmesi işleri karıştırıyor.
Biz bu sorunlarla uğraşırken UEFA tüm kulüplere 2012'ye kadar mali açıdan bazı kriteleri düzeltmesini istedi ve bunun yapılamaması takdirde ağır cezalar vereceğini açıkladı.


Finansal Denge
Öncelikle; Michael Platini özellikle son yıllarda çeşitli "oligarkların" borç batağında olan klüpleri satın aldıktan sonra tüm borçlarını bir çırpıda kapattığı gibi sıradan bir oyuncuya bile fahiş bonservisler ödenerek tüm takımlar arasında büyük bir avantaj elde ettiklerinden yakınıyordu. Bu noktada ucu bize de dokunuyor. Yani artık kulübün bir mali düzene girmesi lazım, nerden geldiği belli olmayan (aslında belli de) paraların kulüp bütçesine girişine izin verilmeyecek.


Transfer Bütçesi
2012-2013 sezonundan itibaren kulüplere bütçesinden fazla para harcamalarına kesinlikle izin verilmeyecek. Yapıldığı tespit edilirse UEFA organizasyonlarına katılmama hakkı ve transfer yasağı uygulanacak. Sonuç olarak 2012-2013 sezonundan itibaren büyük iş adamlarının klüpleri satın alıp transferlere astronomik paralar harcamasının önü tamamen kesilmiş olacak.

Personele ilişkin ve idari kriterler
Kulüplerin artan ticari önem karşısında, belli bilgi birikimine sahip, iyi eğitimli, nitelikli profesyonelleri istihdam etmeleri, güvenlik açısından yetkin hizmetlerden yararlanmaları ve sportif başarı açısından da tüm takımların nitelikli teknik öğreticiler tarafından eğitilmeleri ve tıbbi destek görmeleri amacına dönük kriterlerdir.


Mali kriterler
Kulüplerin ekonomik ve mali kapasiteleri ile şeffaflık ve kredibilitelerinin artırılması, yatırımcılara gerekli önemin verilmesinin yerleştirilmesi, ulusal ve uluslararası turnuvaların devamlılığının temini ve mali yönden fair play'in yerleştirilmesi amaçlarına dönük kriterlerdir.

Bunun dışında yine lokal federasyonlar bu kriterlere uyum sağlamamış kulüplere aşağıdaki yaptırımları uygulama hakkına sahiptirler.

a)İhtar;
Tüm kriterlerin birinci kez ihlali halinde uygulanır.
b)Para cezası;
İhlalin ihtardan sonra tekrarında uygulanır.
c)Yeni futbolcu alımının yasaklanması;
Kulüplerin futbolcu, teknik kadro, federasyona olan borçlarının kapatılmaması veya FIFA - UEFA tarafından verilen karalara uygun işlemlerini yerine getirmemesi halinde uygulanır.
d)Puan indirimi;
Para cezasına rağmen tekrarı halinde cari veya sezon puanlarından indirim şeklinde uygulanır.
e)Futbolcuya lisans verilmemesi veya geri alınması;
Puan indirimine tekrarı halinde uygulanır.
f)Küme düşürme;
Puan indirimine rağmen tekrarı halinde uygulanır.
g) Tescil iptali;

...
Şimdi bu noktada yine Ankaragücü'ne gelmek istiyorum. Transferler yapılıyor, milyon euro'lar bonservislere veriliyor, trilyonlarca borç çıkıyor ve 2 gün sonra büyük meblağlar ödeniyor. Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Tribün hasılatı, kombine geliri, ürün satışı, forma reklamı olmayan hatta yayın gelirlerinin bile temlik altında olan kulübümüzü müthiş şık bir restorana, mali yapısını da pislik içindeki mutfağına benzetiyorum. Eğer erken uyanmazsak bir sabah kapımıza mühür vurulacak.

Vittek, Sestak, Sapara'yı izlemek elbette keyifli ama yukardaki kriteler bu keyifi alıp götürüyor. Çünkü okuduğunuz her maddede bize dokunan bir yan var. Mesela geçenlerde bir tv programında kulübün 1,5 saat boyunca bir kazak gibi "alıyo musun, almıyo musun" diye masaya yatırdığı bir ortamda, kulübe aday olmak isteyen bir ismin karşısına çıkan 60 trilyonluk borcun mevcut yönetimin devam kararından sonra keş olarak ödenmesi çok önemli örnekler.
Bu işin şakası yok. İnsanlar kişilerin maddi gücüne güvenerek onları el üstünde tutmaları, yakında kulübe transfer yasağı yada olası bir Avrupa yolculuğuna yasak getirecek. Allah sonumuzu hayretsin.

2 Ocak 2011 Pazar

Karşıyaka İZKA 3 - 1 MKE Ankaragücü (Bir İleri, İki Geri)


Kupadaki Beşiktaş galibiyetinden sonra güzel bir hava yakalanmıştı ama bugün Karşıyaka deplasmanından 3-1 mağlup ayrıldık.
Aslında geçen seneden daha üst seviyede takımız. Yalnız ligin en vasat takımlarından biri olan Karşıyaka yenilgisi dikkat çekici.

İlgilenenler için setleri de yazalım;
21-25, 25-23, 25-20, 25-21

Maçın fotoğrafları için tıklayın

Uzaklarda Bir Yerlerde...


Sven-Goran Eriksson'un isteğiyle Darius'a tekrar İngiltere yolları gözükmüştü. Burdaki kaostan sonra kendine gelmişe benziyor. Önceki gün Hull City deplasmanında Leicester'a galibiyeti getiren golü atmış.

Haberi öğrenince niyeyse bi iç çektim. Özlemişiz kara boğayı..