7 Kasım 2010 Pazar

Tiyatro


Gaziantep yenilgisi, bu sene üst sıraları zorlarız diye az biraz umudu olanları uykudan uyandırmaya yetti desek yanlış olmaz. Aslında bu biraz da tiyatroya benziyor. Düşünsenize 1 hafta önceden oyuna bilet alıyorsunuz ve o 1 hafta boyunca sürekli oyunla ilgili haberler çıkıyor. Yönetmen seyirciye sallıyor, oyuncular yönetmene sallıyor, ışıkçı senariste laf çarpıyor ve gün geliyor bu ortamda siz tiyatroya gidip müthiş keyifli bir gün geçirmeyi bekliyorsunuz. Haliyle ne yaptığını bilmeyen bir oyuncu kadrosu ve onun ekibi tüm çaresizliğiyle karşınızda.
Şimdi böyle bir durumda; 11 aydır maaş alamayan oyunculara mı, paralarını vermeyen yönetmene mi, yoksa hiçbir şeyden habersiz oyunu izlemeye gelenlere mi kızmalı?

Bunun cevabı yok. Kime sorsan farklı birşey der. Kiminin çıkarı vardır, oyuncuya sallar. Diğeri beklentisizdir, senarist niye para vermedi der.
Tek bir suçlu yok, bu oyunda eski oyuncular dahil herkes suçlu. Bana kalırsa yıllardır bu oyunu seyretmeye gelenler, söyleyin seyirci daha ne yapsın diye tempo tutan biletli tiyatroseverler de suçlu.

Bu kadar yazmaktansa şarkı sözleriyle olayı özetlemek daha kolay aslında;
Yaz kokusu duyardım kışın ortasında bile
Uzun cümleler kurardım konuşurken
Eski filmlerde kaldı böyle sözler deniyor
Ama şimdi filmler bile eskimiyor

Yani olmuyor, olmuyor istesem de
Kimse gelmiyor, beklesem de
Yani olmuyor, olmuyor istesem de
Kimse gelmiyor

6 Kasım 2010 Cumartesi

Rothen Nereye Koşuyor?


Ankaragücü'nden ayrıldıktan sonra sürekli transfer dedikodusu dolaşıyor ama hiçbirinden sonuç çıkmadı. Önce PL'den Blackburn Rovers, Westham United, daha sonra Amerika Futbol Ligi MLS'den ismi açıklanmayan bir kulüp ve dün de Yunanistan'dan AEK ve Olympiakos'un Rothen'e teklif yaptığı açıklandı.

Bu transferlerin olmamasının tek sebebi tamamen duygusal. 32 yaşındaki Rothen istisnasız her kulüpten "aylık" 250 bin euro istiyor. Yani bir nevi isminin ve kariyerinin alıcısını bekliyor. Avrupa liglerinde ilk devreler bitmek üzere. Eğer ara transferde bu ücrette ısrar ederse bu sezonu boş geçirmesi çok muhtemel.

5 Kasım 2010 Cuma

İmalât-ı Harbiye, Ankara Sultanisi'ne Karşı


Ankara'nın kentsel dönüşüm öyküsünü, futbol üzerinden anlatan güzel bir proje başladığını öğrendim. Bir kentin öyküsünü, o kentin derbisinden, Ankaragücü - Gençlerbirliği derbisinden yola çıkarak inceleyen film için çekimler başlamış bile.

Ayrıntılar için;

Yakışır..


Slovakya'da bir araba firması, Dünya Kupası'nda 3'den fazla gol atan her oyuncuya 170.000 euro'luk Porsche Cayenne Turbo hediye edeceğini açıklamıştı. Vittek biraz geç de olsa hediyesine kavuştu.

Saray tesislerine giderken havaalanı yolunda tozu dumana katmazsa yazıklar olsun. Cayenne Turbo, var mı ötesi?

* haberin kaynağı ve diğer fotoğraflar için tıklayın

Maça Doğru | Ankaragücü - Gaziantepspor


Önce Bursa mağlubiyeti, sonrasında Eskişehir beraberliğiyle takıma (daha doğrusu bize) bir keyifsizlik çöktü. Çoğu kişi de ne kadar ligi düşündüğünü söylerse söylesin, maçlardan çok 11 Kasım'daki davanın sonuçlanmasını bekliyor. Çünkü 3 puandan çok daha önemli bir sürece girilecek. İşte böyle bir havada cumartesi günü Gaziantepspor'la oynuyoruz.

Geçen hafta izlediğim kadarıyla Gaziantep takımı bize çok benziyor. Sezon başında herkes süpriz yapabilecek takımlar arasında Gaziantep-Eskişehir-Ankaragücü ve Kayseri'yi gösteriyordu. İsim isim bakıldığında yine tıpkı bizim gibi çok önemli oyuncular var ve son maçta taraftar takımı / yönetimi baya protesto etti. Aslında Tolunay Kafkas transferini duyunca ben Antep'ten umudu kesmiştim. Çok aşırı bir defans takıntısı var. Biraz Hakan Kutlu'ya benziyor, 2-3 maç eyvallah diyip seyredilir ama her maça giden taraftar her hafta aynı kısırlığı görünce çileden çıkıyor. Biz de yaşadık bunu. Mesela İsmael Sosa son 10 dk. oyuna giriyor ve işin garip tarafı yerine tercih edilen kişi Mehmet Yılmaz. T.Kafkas'ın defans takıntısı var dedik ama orda da sıkıntı var. Duyduğum kadarıyla Emre Güngör ve Yalçın sakat, yani göbekteki 2 as adamın oynayıp oynamayacağı belli değil. Bu bizim için büyük avantaj, tek umudumuz Sapara-Sestak uyumu bu sakatlıklarla beraber iyice önemli duruma geldi.

Fikstürü şöyle elimize alıp hesap yaptığımızda 3 puan yazılabilecek bir maç. 7 yıldır da yenilmiyormuşuz, psikolojik üstünlüğü de yazdık. Kısacası kağıt üstünde avantajlı olduğumuz ama hiçbir şeyin süpriz olmayacağı bir maç. En azından ilk 8 içinde kalmak gerekiyor.